Haber

Erdoğan: Memur, işçi ve emeklilere en iyi zamyı biz yaptık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ziyaretlerinden dönüşünde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Ziyaretleri sırasında verimli görüşmeler yaptıklarını dile getiren Erdoğan, “Kazan-kazan anlayışı içinde önemli ve kapsamlı iş birliği projelerine odaklandık. Önümüzdeki dönemde bu ülkelerle iş birliğimiz somut projelerle güçlenerek gelişecektir. Bunun olumlu etkilerini en kısa zamanda ekonomimize de göreceğiz. Başta savunma sanayi, enerji, turizm, müteahhitlik gibi alanlarda kararlaştırdığımız konuları hızla hayata geçireceğiz” dedi.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’nin en değerli ticari ve ekonomik ortaklarından biri olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kabul ettiğimiz ortak mutabakatla bağlantılarımızı stratejik ortaklık düzeyine yükselttik. Üst Düzey Stratejik Kurul sistemini kurduk. Sistemin kurulmasıyla birlikte gündemimizdeki konuların en üst düzeyde tartışılacağı bir platform oluşturduk. Ortak mutabakatın yanı sıra farklı alanlarda 13 mutabakat imzalandı. Bu mutabakatların toplam maliyeti 50 milyar 237 milyar dolar. Bu değerli yıl dönümünü idrak ettik. mânâsına uygun bir yol.”

‘DÜŞMANI AZALTMAK, DOSTU ÇOK ÇEKMEK İÇİN DÜŞMAN İÇİNDEYİZ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorulan sorular ve Erdoğan’ın yanıtları şöyle:

Vilnius ziyareti, Batı ile ilişkilerde bir “restorasyon” olarak algılandı. Körfez ziyaretiniz de oldukça olumlu bir gündemle gerçekleşti. Üç değerli ülkeyi ziyaretiniz. Bu anlamda hem Vilnius Zirvesi’nde hem de ziyaretiniz bağlamında Türk dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni dönemin Türk Yüzyılının dış politikası? Hatta üç yıl önce “Düşmanlarımızı azaltacağız, dostlarımızı çoğaltacağız” demiştiniz. terimini kullandınız. Bu aynı zamanda dış politikamızın bir devamı mı?

Elbette düşmanları azaltmak ve dostları çoğaltmak politikamızın bir yol haritasıdır. Buna devam ediyoruz. Bunu Vilnius’ta çok net bir şekilde gördüm. Orada kimlerle, nasıl sohbetler ettiğimize de şahit oldunuz. Bu olmasaydı, bazı ülkelerle hiç müzakere etmek zorunda kalacaktık. Bu görüşmeleri yaparken bir şey kanıtladık. Neydi o? Düşmanı azaltıp, dostu çoğaltmaya çalışıyoruz. Türkiye güç kazanıyorsa, bu gücü bu politikalarla kazanıyor. Bundan sonraki süreçte de bu şekilde devam ederek bölgesel ve küresel bir güç olma yolundaki adımları atmaya devam edeceğiz.

Türkiye, bölgesel ve küresel arenada değerli bir aktör ve oyun kurucudur. Küresel konularda kararsızlığın hakim olduğu bir ortamda ülkemiz istikrarlı yönetimi ve siyasetiyle öne çıkıyor. İnsanı her konunun merkezine koyan ve insan onurunu korumaya çalışan Türkiye, Batı, Ortadoğu, Uzakdoğu, Afrika ve Arap coğrafyasıyla dostane ilişkiler kurabilen tek ülkedir. İlk günden beri ilkeli ve kararlı bir dış politika yürütüyoruz. İktidara geldiğimiz ilk andan itibaren çelişkili bahisleri analiz ederek bağların güçlendirilmesini savunuyoruz. Bağlantıları güçlendirme ve yeni arkadaşlar edinme süreçlerini “restorasyon” olarak göremeyiz. Türk dış politikası her zaman kendi ulusal çıkar ve çıkarlarına dayalı bir eksendedir. Dün böyleydi, bugün de böyle olacak, yarın da böyle olacak. Dostluğumuzu kazanmış veya kazanacak olan diğer ülkeler için yeni bir dönemin başlangıcı diyebiliriz.

NATO Zirvesi’nde yeşil ışık yakıldı. Ancak meclis onay süreci de var. Sizce İsveç’in kaydettiği ilerleme, atılan adımlar ve AB’yi güçlendirme sözü Meclis’te yeterli olur mu? İkinci sorum Yunanistan ile ilgili. Yeni bir dönem başlıyor dediniz. Gelecek için Atina’dan ne gibi beklentilerimiz var? Silahsız olması gereken adalarda burada katedilecek bir yol hızlanır mı?

Bunu Sayın Başbakan Miçotakis ile çok net bir şekilde görüştük. Yani bu adaların silahlanma sorunu. Nitekim Dışişleri Bakanım muhatabıyla konuyu görüştü, konuşuyor ve konuşacak. Bu olağan iş sadece Yunanistan’dan kaynaklanmıyor, bildiğiniz gibi Beyaz Saray’daki arkadaşları ve lobisi onları hep kışkırtıyor. Bu provokasyon sonucunda zaman zaman istenmeyen durumlar meydana geldi. Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan muhatabı ile görüşüyor. Danışmanım Çağatay Kılıç’ın Miçotakis’in özel temsilcisi ile ilişkileri bu süreci çok daha farklı kılacak. Bunu hızlı bir şekilde aşacağımıza inanıyorum.

İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin düzenleme Meclis’e gönderildiğinde süreç TBMM çalışma takvimine göre işleyecek. Görüşmelerimizde İsveç tarafının verdiği sözlere ve verilen garantilere uyacağız. İsveç’in atacağı adımlara göre biz de harekete geçeceğiz. NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip ve NATO’nun lokomotifi konumundaki Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği de birliğe canlılık ve güç katacaktır. Ülkemizin hassasiyetle üzerinde durduğu teröristlerin iadesi ve terör örgütleriyle yürütülen çabalar konusunda İsveç’in somut adımlar atması İsveç’in lehine olacaktır. Sözlerin ve garantilerin yerine getirilmesini bekliyoruz.

‘KUZEY AFRİKA’DA BAZI ÜLKELERE ZİYARET TURU OLABİLİR’

Mısır’la bağların düzeldiği bir dönemde bu soyunuz gerçek oldu. Mevcut ekonomik çerçeve çok olumlu. Bu çerçevenin dışında ne gibi sonuçlar bekleyebiliriz? Örneğin Doğu Akdeniz jeopolitiği ve Mavi Vatan sorunlarında Yunanistan, İsrail ve Mısır’ın mevcut konumlarını düşündüğümüzde Körfez varyantının etkileri ne olur?

Bu Körfez ziyaretinde cumhurbaşkanlarıyla yaptığım özel görüşmede Mısır konusunda attığımız adımın onları çok mutlu ettiğini gördüm. Hepsi bize teşekkür etti. Yani Mısır’a büyükelçi atanması bizim için bölgede yeni bir gelişme. Bundan dolayı mutlu olduklarını gördüm. Şimdi hem bakanlarımız hem de iş insanlarımız Mısır’la ilişkilerini geliştiriyor. Mısır ile bağların geliştirilmesi ekonomik potansiyelimizi önemli ölçüde artıracaktır. Bir de doğalgaz konusunda Libya ile attığımız adımlar, verdiğimiz molalar var. Bu birilerini rahatsız etti. Bu gelişmelerle birlikte Türkiye’nin Mısır ile ilişkileri çok farklı bir şekilde gelişecektir. Umarım önümüzde bir Libya ziyareti olur. Libya ile birlikte muhtemelen Kuzey Afrika’daki bazı ülkelere bir tür ziyaret organize edebiliriz. Bu ziyaretleri yapmadan bir mola vermek mümkün değil.

Dış politika boyutuna değindik ama biz daha çok ekonomik boyutunu merak ediyoruz efendim. Dubai ile imzalanan 50.7 milyar dolar aslında çok değerli, kamuoyunda konuşuluyor. Suudi Arabistan ve Katar boyutu hakkında birkaç kelime söyleyebilir misiniz? Öte yandan, biraz daha detay isteyebilir miyiz? Çünkü DEİK Lideri, bu ziyaret öncesinde ön temasların yapıldığını aktarırken, özellikle Afrika’ya vurgu yaparak üçüncü ülkelerin de yatırım amaçlı olabileceğinden bahsetti. Biraz daha bilgi verirseniz seviniriz.

Suudi Arabistan ve Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi iş insanlarımızla görüşmeler yapıyor. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile yaptığım ikili görüşmede orada çok önemli bir potansiyel olduğunu ve adımların atılacağını bizzat ifade ettiler. Dışişleri Bakanımız Hakan Bey ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile o görüşmeyi gerçekleştirdik. Oradan, önemli bir anlamda umutluyuz. Katar ile ilişkilerimiz olumlu seyrini sürdürüyor. Orada Katar Emiri Pir Temim adım atmaya devam edeceklerini söyledi. Bildiğiniz gibi deprem anında atılan en değerli adım 10 bin konteynerin gönderilmesi oldu. Dünya Kupası’nda kullandıkları kapları sağlıklı bir şekilde sallama bölgesine dağıttık ve oraya yerleştirdik. Bundan sonraki süreç için de benzer adımlar atmaya devam edeceklerini söylediler.

Birleşik Arap Emirlikleri ile enerji, ulaşım, altyapı, lojistik, e-ticaret, finans, sağlık, gıda, turizm, emlak, inşaat, savunma sanayi, yapay zeka ve ileri teknolojiler gibi alanlarda önemli anlaşmalar imzalandı. 50,7 milyar dolarlık devasa bir sözleşme yaptık. Öte yandan Körfez ziyaretimiz sırasında Cumhuriyetimizin en büyük savunma ve havacılık ihracat sözleşmesine yeniden imza atıldı. Tüm bu anlaşmalar, parasal getirilerinin ötesinde, Körfez ülkelerinin Türkiye ekonomisine ve sanayisine duydukları güvenin birer göstergesidir.

İmzalanan anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’de yatırım yapacağımız gibi, iştiraklerimizi ve işbirliklerimizi geliştirip çeşitlendirerek bu ülkelerde olduğu gibi üçüncü ülkelerde de yatırım yapabileceğiz.

Bölgede yaptığınız müzakerelerin Suriyeli mülteciler sorununa katkısı ne olacak? İsrail-Filistin ortasındaki barışa katkısı ne olacak?

Suriye’nin kuzeyinde Suriyeli mültecilerle ilgili briket konut üretimi devam ediyor. Şu anda 100-150 bin briket ev sayısına ulaştık. Biz bunları yaparken Suriyeli mülteci kardeşlerimiz geri dönmeye başladı. Şu an itibariyle geri dönen mülteci sayısında 1 milyonu yakalamış olabiliriz. Bu gelecekte daha da artacaktır. Özellikle Katar, Suriye’nin kuzeyinde hazırlanan projeye destek veriyor. Bu proje ilerledikçe mülteci dönüşlerinin daha da artacağına inanıyorum. Aslında sığınmacıların geri dönme istekleri çok açık. Onlar da topraklarına dönmenin hasretini çekiyorlar.

Körfez ülkeleri olan kardeşlerimizin Filistin konusunda hiçbir farkı yoktur. İsrail konusunda da yaptığımız bazı görüşmeler var. Önümüzdeki hafta 25 Temmuz Salı günü Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı, 28 Temmuz Cuma günü ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ağırlayacağız. Bu ziyaretlerle bir takım adımlar atacağız ve süreç hızlanacak.

İsrail medyası son günlerde Netanyahu’nun ziyaretiyle ilgili değerlendirmeler yapıyor. Masada İsrail’in Akdeniz’den Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğalgaz arzı var. Bu anlamda Türkiye ile anlaşma yapacaklarını söylüyorlar. Türkiye’de doğal gaz sıvılaştırma tesisleri de kapasitelerinin çok yüksek olması nedeniyle ilgi görmektedir. Türkiye’nin bu gazı Avrupa’ya taşıması da kendileri ve Avrupa için değerlidir. Avrupa doğal gaz arzı noktasında ise Rusya ve İran istikrarsızlıktan mustarip. Bunun hem Türkiye’ye hem de Türkiye’ye avantaj sağlayacağı İsrail medyasının gündeminde. Bununla ilgili bir değerlendirmeniz var mı?

Temelde buradaki en sağlıklı proje doğal gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırmak. Aksi halde Akdeniz’den Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatının maliyeti prestijle çok yüksek. Ancak Türkiye’den geldiği zaman bunu kullanma açısından karlı bir sürece girmiş olacağız ve bu işi Avrupa’ya taşıma şansımız mutlaka olacaktır. Böyle bir adım, Güç ve Olağan Kaynaklar Bakanımız Berat Bey zamanında atıldı. Bu adım kesintiye uğradı. Şimdi atacağımız bu adımla ilk defa Netanyahu ile temasa geçiyoruz. Bu gelişmenin Türkiye-İsrail ilişkilerinde çok daha sıcak bir dönemin başlangıcı olmasını temenni ediyorum.

“RUSYA İLE İLİŞKİLERİMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ”

Rusya’nın gıda koridorunun kapatılması sorunu Avrupa basınında şu şekilde yer aldı. “NATO’da İsveç’e yeşil ışık yakılması Türkiye’nin arabuluculuktaki önemini azaltmıştır” deniliyor. Böyle bir görüşe katılır mısınız?

Onların görüşlerine katılmıyorum. Aksine şu anda Rusya ile ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Dışişleri Bakanım Hakan Bey de, MİT Başkanım İbrahim Bey de müzakerelerini sürdürüyor. Görüşmelerle birlikte yakında bu konuyu Sayın Putin’le ama telefon diplomasisiyle ama daha önce konuştuğumuz Türkiye ziyaretiyle bariz bir yere bağlayacağız. Rusya’nın da bazı beklentileri var. Bunlar aşılırsa Rusya bu tahıl koridorunun etkin bir şekilde işletilmesinden yanadır.

Karadeniz Tahıl İşletmesi’nin sona erdirilmesinin, küresel gıda fiyatlarının artmasından bazı bölgelerde kıtlığa ve akabinde yeni göç dalgalarına kadar uzanan bir dizi etkisi olacaktır. Bunu önlemek için inisiyatif kullanmaktan çekinmeyiz. Sayın Putin ile konuyu detaylı bir şekilde görüşerek bu insani hareketin devamını sağlayacağımıza inanıyorum. Batılı ülkelerden de bazı beklentileri olduğunu biliyoruz. Bu konuda Batılı ülkeler harekete geçmelidir. Karadeniz Tahıl İşletmesi ile dünya pazarlarına 33 milyondan fazla tahıl sevk ettik. Küresel salgın ve ekonomik krizin ardından çok daha ağır sonuçları olacak küresel bir gıda krizinin önüne geçmiş olduk. Sonuçları itibariyle böylesine hayati bir taahhüdün devam etmesi insanlığın yararınadır. Diplomasinin tüm araçlarını kullanacağız ve tüm çabalarımızı bu sorun üzerinde yoğunlaştıracağız. Savaş ortamında insanlığa hizmet eden bir uzlaşmaya varıldı ve bunun devam etmesi için elimizden geleni yapacağız. Türkiye’ye döndüğümde Sayın Putin ile görüşmelerimi gerçekleştireceğim. Öncelikle telefon diplomasisini kullanacağız. Sayın Putin’in ağustos ayında planladığı ziyaret gerçekleşirse bu konuları detaylı olarak ele alacağız. Süreç uzamadan Karadeniz Tahıl Girişimi’nin devamını sağlayacağımıza inanıyorum.

‘BÜTÇE İHTİYAÇLARI İÇERİSİNDE BÖYLE BİR DÜZENLEMEYE İHTİYACIMIZ VAR’

Türkiye ekonomisi ile ilgili hararetle tartışılan bir konuyu sormak istiyorum. Akaryakıtta ÖTV artışı konuşuluyor. Bu konudaki yaklaşımınız nedir? Vatandaşın ekonomik olarak rahatlaması için zaman ayırabilir misiniz? Ayrıca memur sayısındaki artış sevindirici olmakla birlikte emekli sayısındaki artış bir miktar yetersiz bulunmuştur. Emekli maaşlarına yeni bir yaklaşımınız olacak mı?

Akaryakıtta Hazine ve Maliye Bakanlığımız vergisel bir düzenleme yaptı. Özellikle ÖTV’nin sabitlenmesi nedeniyle çok uzun bir süre enflasyon güncellemesi yapılmadı. Bu nedenle ÖTV’de böyle bir artış yapıldı. Özellikle 6 Şubat depremlerinin getirdiği ağır mali yük bu anlamda bütçenin ihtiyaçları kapsamında böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyduk. Tüm bunlara rağmen Türkiye, akaryakıt fiyatları açısından Avrupa’nın en ucuz ülkelerinden biridir. Akaryakıtta otomatik fiyatlama sistemi vardır. Dünyadaki fiyatlar çerçevesinde belirlenir. ÖTV artışı ile yapılan sarsıntının etkileri, sarsıntı ve eforla ilgili Türkiye’nin ihtiyaçları kapsamında yapılan bir vergi düzenlemesidir.

Emekliler açısından ise yıl sonunun prestijiyle yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Memur, personel ve emekliler için bütçe kurallarını zorlayarak yapabileceğimiz en yumuşak artışı yaptık. Enflasyonla kimseyi ezmeyeceğiz diye söz verdik, bugüne kadar da vermedik. SSK ve BAĞ-KUR emeklilerimize ek sosyal yardım payı vererek zam oranını yüzde 25’e çıkardık. Memur emeklilerine de yüzde 25 zam yapıldı. Enflasyonun üzerinde zamlar yapıldı. Biz bu zamları memurlarımıza, çalışanlarımıza ve emeklilerimize yaparken bazı fırsatçı ve açgözlüler adeta vatandaşın cebine giriyor. Bu fırsatçılara izin vermeyeceğiz. Ticaret Bakanlığımız denetimlerini sıkılaştırdı, cezai kovuşturmaları artırıyoruz.

‘AİLE VE GENÇ BANKASI’NIN KAYNAĞI BU GABAR PETROLÜ VE KARADENİZ DOĞALGAZI OLACAK’

Akaryakıt zammından sonra Gabar’da bulunan petrolle ilgili olarak ‘Madem bu petrolü çıkarıyoruz, neden bu zamlarla karşılaşıyoruz’ algısı oluştu. Bu yakıt artışının Gabar’daki petrolle bir ilgisi var mı? Gabar’daki petrol vatandaşın cebine nasıl katkı sağlayacak?

Gabar’daki petrol artık halkın cebine girmeye başlamadı. Şu anda çıkarma aşamasındayız. Ve inşallah onu çıkarıp devletin kasasına, kesesine girer girmez Gabar petrolü vatandaşlarımıza hızla yansır. İnşallah en uygunu ve ideali neyse onu vatandaşlarımıza yansıtacağız. Karadeniz’deki gaz rezervi Ağustos 2020’de keşfedildi. Nisan 2023 itibarıyla Faz-1 kapsamında planlanan 10 kuyu devreye alındı. Böylece Karadeniz gazı sisteme dahil edilerek evlerimizde kullanılmaya başlandı. Gabar petrolü sistemimize entegre edildiğinde, nisan ayında doğalgazı 1 ay evlerde, 25 metreküp eşdeğeri doğalgazı ise 1 yıl bedelsiz yaparsak, vatandaşlarımıza mutlaka yansıyacaktır. Bulunan yağın sisteme girmesi ve yakıt olarak kullanılması biraz zaman alacaktır. Aile ve Gençlik Bankası’nın kaynağı ise bu Gabar petrolü ve Karadeniz doğalgazı olacak. Bu bakımdan Norveç modelini önemsiyorum. Bunun için Aile ve Gençlik Bankası’nı kuruyoruz. Orada bariz bir rezerv tutacağız. Bu rezervden aileler ve gençler faydalanacaktır. Bu da vatandaşlarımızın bir başka yansıması olacak.

Gabar yağı için mühlet var mı?

Gabar petrolünün ekonomiye olumlu yansıması 2024’te başlayacak. Şu anda günde 12-13 bin varil üretim yapıyoruz. İnşallah 100 bin varile ulaşacak ve dolayısıyla Türkiye 2024 yılı sonunda üretimini ikiye katlamış olacak. Temel olarak devreye alma tarihi 2024 sonu diyebiliriz. 100 civarında kuyu açacağız. Şu anda Türkiye ve çevre ülkelerdeki tüm sondaj makinelerini oraya yönlendiriyoruz. Dağlarda kilometrelerce yol var. Çok yoğun bir çalışma.

‘PİYASA DENGESİNİ DÜŞÜREN DAVRANIŞIMIN CEZASINI VERECEK’

Yüksek kiralar hakkında bir soru sormak istiyorum. Şube temsilcileri sadece İstanbul’da 100 bin atıl ev olduğunu söylüyor, bitmemiş, bitmemiş. Bunlar bölüme eklenebilir mi? Boş konutlar da kira fiyatlarına etki ediyor. Bazı ülkelerin boş konutlardan yüksek vergi aldığına dair bilgiler var. Türkiye’de böyle bir şey olabilir mi?

Şimdi Bakanlığımızın bahisle ilgili bir çalışması var. Bu çalışmada bunların ötesine geçeceğiz. Yani bu kâr onlara kalmayacak. Gerekirse fahiş kira artışını ve konut fiyatlarını durdurmak için cezalar da uygulayacağız. Bir azınlığın çıkar hırsına vatandaşlarımızı kurban edemeyiz. Vatandaşımızın alım gücünü düşürmemek ve enflasyonla ezmemek için yaptığımız zamma göz diken mahalleli bunun bedelini ödemek zorunda kalacak. Bahse bakılmaksızın, fahiş fiyat artışlarına yol açan ve piyasayı istikrarsızlaştıran davranışından dolayı cezalandırılacaktır.

Genel seçimden sonra hem içeride hem dışarıda eylem odaklı bir politika geliştirdiniz. Ancak muhalefete baktığımızda genel seçim sonrası adeta bir kaos yaşanıyor. Hele ki CHP için. Seçimi kaybetmenin gerilimini yönetemiyorlar. İkinci olarak CHP tabanının bir yansıması var. Neden seçimi kaybettik sorusunun cevabını bir özeleştiri olarak değerlendiremediler. Muhalefetin bu durumu yerel seçimler için bir zaaf mı? Yerel seçimler için stratejiniz nedir? Genel seçim gecesi yerel seçimlere işaret ettiniz. Sizin için süreç başladı mı?

Bizim için süreç o akşam çoktan başladı. Ama biliyorsunuz büyük kongre ile işareti verdik. İnşallah ekim başında büyük bir kongre yapacağız. Bu kongre aslında yerel seçimlerin mihenk taşıdır. Büyük kongremizle birlikte mevcut yönetimimizde bir yenilenme yapacağız. Bazı yerlerde adaylık nedeniyle boş kontenjanlar oluştu. Bu boşlukların oluştuğu illerimizin tüm başkanlarını hızla atadık. Bu atamaları hem ana kademede hem de kadın kollarında yaptık. Bir yandan da çalışmalarımıza devam ediyoruz. CHP gibi bizim de bir kaygımız, ızdırabımız yok. Biz Cumhur İttifakı olarak amaca odaklıyız ve isimleri nereden, nasıl bulacağımızı bulmaya çalışıyoruz. Yerel seçimlerde sadece parti çalışmaz, adaylar büyük önem taşır. İnşallah 30 büyükşehir, 51 il ve ilçe belediyemizde doğru isimler ve çok keyifli bir çalışma bularak hazırlıklarımıza devam edeceğiz. Kurumumuz çalışıyor, bu çalışmalarla çalışmalarımızı zenginleştirmeye devam ediyoruz. Kongre bu işte en değerli güç kaynağı olacaktır.

(Cumhurbaşkanına ABD’den uyuşturucu bağımlılığı ile ilgili bir sahne gösterilir.) ABD’nin farklı şehirlerindeki uyuşturucu bağımlısı gençlerin sahneleri sosyal medyada her geçen gün daha fazla yer almaktadır. ABD şehirlerinin her köşesi bu tür bağımlılarla dolu. Bunun hakkında ne düşünüyorsun? Türkiye’deki gençleri korumak için neler yapıyorsunuz?

Eski İçişleri Bakanımız Süleyman Bey’in de devri olmak üzere uyuşturucu tacirlerinin tutuklanmasında başarılı adımlar atıldı. Görüldüğü gibi Amerika bu işte çok zayıftı. Uyuşturucu bir felakettir. Ve bu felaket karşısında insanlık önlemini almalıdır. Bu zenginlikle ilgili, yoksullukla değil. Şimdi baktığınız zaman Amerika ekonomik olarak güçlü bir ülke ama zengin bir ülke olmasına rağmen bakmakla yükümlü olunan tüm bu kişilerin durumu ortada. Türkiye olarak bu konuda çok kararlıyız. Başta İçişleri Bakanlığımız olmak üzere her türlü tedbiri alıyoruz. Polis teşkilatımız sürekli jandarma ile birlikte çalışıyor ve biz onlara karşı çıkıyoruz. Bu adımlar caydırıcı, bu suçu işleyenlerin peşine düşme kararlılığımızı gösteren adımlardır. Bunu yapmaya devam edeceğiz.

Gençlerimizi uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan korumak için devletimizin tüm imkanlarını kullanıyoruz. Uyuşturucu ile mücadele sadece ülkemizin değil tüm ülkelerin ortak çaba alanı olmalıdır. Terör ve uyuşturucu küresel çaba gerektiren konulardır. Türk güvenlik güçleri uyuşturucu kaçakçılarına göz yummaz. Sokak satıcılarından uyuşturucu baronlarına kadar zehir tacirlerine karşı Türkiye’ye zarar veriyoruz, vereceğiz. Öte yandan yerli, milli ve insani bedellerle donatılmış bir değerler eğitimini önemsiyoruz. Bu konuda gerekli adımları tereddütsüz atacağız. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin boşa gitmemesi için önceliği eğitime veriyoruz. Ailemiz ve gençlik bankamızla gençlerimizin yanında olacağız. Bu konudaki çalışmalarımız hızla devam ediyor. İnşallah yakın zamanda vatandaşlarımızla güzel haberleri paylaşacağız.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 49. Yıldönümü ve Ercan Havalimanı yeni terminal binasının açılışı vesilesiyle KKTC’desiniz. Uçağınız geçen ay Lefkoşa’dan Bakü’ye havalandı. Bu, Kıbrıs’ın tanınması adına değerli bir açıklama olarak yorumlandı. Bu zamana geldiğimizde Kıbrıs’ın tanınmasıyla ilgili ne tür mesajlarınız olacak?

Yaptığımız çalışmalarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti artık Türk Devletleri Teşkilatında gözlemci üye olarak yerini almıştır. Şimdi Örgüt toplantılarına katılmaya davet ediliyor. Bunu Türk dünyasından tüm dünyaya yayarak neler yapılabilir üzerine çalışıyoruz. Bunu Batı’ya ikili görüşmeler ve lobicilik faaliyetleri ile söylüyoruz. Umudumuz, Türk dünyasının ardından Körfez ülkeleriyle ve Batı’ya da bunu hissettirerek bu adımları atabilmemizdir. Kuzey Kıbrıs’ın şu anda 300-400 bin nüfusu var ki bu çok değerli bir potansiyel. Meclis binamızı yapıyoruz, Cumhurbaşkanlığı binasını yapıyoruz. Ve bunlarla birlikte Kuzey Kıbrıs fiziki imkanlar açısından çok farklı bir konumdadır. Bugün açılışını yapacağımız havalimanı inşallah güneyde değildir. Böyle bir havalimanımız var. Pist açısından ise her türlü uçağın iniş yapabileceği bir pisttir. İnşallah bunlarla birlikte bu fiziki altyapıyı tüm dünyaya göstereceğiz ve inşallah Kuzey Kıbrıs’ta yeni adımların atılmasını sağlayacağız.” (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu